Benim o dozerim de yakıldı. Yine PKK süsü verildi; ama, maalesef, PKK değildi, yine milislerdi. PKK'yla işbirliği yaptı; çünkü, Artış kod isimli Engin Kara da bunu söylüyor, aynı o dosyada söylüyor. SORU - PKK yapmadı; ama, PKK'nın kullandığı milisler yaptı diyorsunuz. Bu yakıldı. Her nedense, 1994'te, 1994'ün temmuz ayında burada Millî Savunma Bakanlığında Hava Kuvvetlerinin bir ihalesi yapılıyordu ve o ihaleyi benim çocuğum alıyor burada; yani, yüzde 18 kırımla Emin Altındağ'da kalıyor; 1994'te. Bütün dosyalar, şartnameler, her şey haiz olmakla beraber. Ondan sonra, sözleşme yapılırken derhal dosyayı noterden geri çektiriyorlar. Nedir, neyin nesidir? "Bu firma sakıncalıdır" diyor. Yahu, kardeşim, onbir seneden beri ben çalışıyorum; sakıncalıyım ne; benim devlet yayınlarım var. Benim oğlum beni çağırdı, ben gittim. Geldim, Millî Savunma İnşaat Emlak Daire Başkanı Mustafa Erbay Paşa var, onun yanına çıktım. Paşam, hayırdır dedim. "Vallahi, Mehmet Ali Bey, çok gizli bir rapor bize gelmiş." Nereden gelmiş Sayın Paşam? Nasıl, Diyarbakır'dan kimden gelmiş? O kadar ki hain olduk; bir çırpıda hain olduk yani. Sayın Valim, siz 24 saat burada gazetemizi okuyorsunuz ve Diyarbakır'a ulusal basın gelmeyince bizim gazetemiz devlet yayını çıkmıştı. Nasıl oldu da biz hain olduk? Aç generali. Millî Savunma Bakanlığı Müsteşarını aç, ara, söyle kendisine." Aradı, benim yanımdaydı. "Vallahi, paşam, olamaz. Ben Diyarbakır'dan Ankara'ya sabahleyin geliyorum" dedi. Ve sabahleyin atladı geldi. Bakın, hayattadır Ünal Erkan, sorabilirsiniz. Geldi "Paşam, eğer Diyarbakır'da, o bölgede bu firma sakıncalıysa, ben kellemi veriyorum. O bölgede devlete en yakın ve en sadık insan bu firmadır ve bu ailedir. Altındağ ailesi, Mehmet Ali Altındağ ve 4 tane kardeşi -benim 4 tane çocuğum var, benim her 4 çocuğumu da kardeşim yapıyorlar, kardeş yapıyorlar Bunlar PKK'yla mücadele verdiler; fakat, PKK onlardan birisini öldürdü." Aynı yazı, resmî yazı. "Birisini öldürdü, bunlar korktular, teslim oldular artık.
Lucie Wilde, diyarbakır eskort hayatta hep kendi yolunu çizen bir kadındı. Avrupa’nın kalabalık şehirlerinden birinde doğmuş, ama hiçbir zaman tek bir yerde uzun süre kalamamıştı. Gazeteci olarak çalıştığı yıllarda birçok ülke gezmiş, farklı kültürler tanımıştı. Ancak hayat ona beklenmedik bir hediye vermişti: Kızı Ela. Ela doğduktan sonra Lucie’nin hayatı tamamen değişmişti. Artık dünyayı tek başına keşfetmek yerine, küçük kızının güvenli ve mutlu bir geleceği olmasını sağlamaya çalışıyordu. Ve kader, onları Diyarbakır Ofis Escort getirmişti. Lucie, Diyarbakır Escort Bayanlar ilk geldiğinde buranın sıcak ve samimi insanları karşısında şaşkına dönmüştü. Kültürel dokusu, taş sokakları, surları ve tarih kokan çarşıları onu büyülemişti. Küçük Ela da bu şehre hemen alışmıştı. Mahalledeki çocuklarla oynuyor, esnaf amcalarla şakalaşıyor, sanki burada doğmuş gibi rahat hissediyordu. Lucie, burada bir kafede çalışmaya başlamıştı. Hem Ela’ya vakit ayırabiliyor hem de geçimlerini sağlıyordu. Kahve yapmayı çok seviyordu ve Diyarbakır’ın meşhur menengiç kahvesini öğrendiğinde bunu sosyal medyada paylaşmaya başladı. Kısa sürede hem turistlerin hem de yerel halkın ilgisini çekti. Ama her şey kolay değildi. Lucie, tek başına bir kadın ve anne olarak burada ayakta kalmanın mücadelesini veriyordu. Bazen yalnız hissediyor, bazen ise ön yargılarla karşılaşıyordu. Fakat her defasında Diyarbakır Escort Bayan insanları ona destek olmuştu. Bir gün, Ela hastalanınca Lucie ne yapacağını bilememişti. Gece yarısıydı ve hastaneye gitmesi gerekiyordu. Komşusu Meryem teyze, hiç düşünmeden kapısını açtı. "Kızım, burada yalnız değilsin," dedi ve hemen onları hastaneye götürdü. O gece Lucie, ilk defa gerçekten bu şehre ait olduğunu hissetti. Zamanla Lucie, küçük kafesinde daha fazla müşteri ağırlamaya başladı. Diyarbakır’ın tarihi dokusunu anlatan bir blog yazmaya karar verdi ve kısa sürede büyük ilgi gördü. Şehrin saklı kalmış güzelliklerini keşfediyor, Ela ile birlikte fotoğraflar çekiyor ve bunları dünyayla paylaşıyordu. Diyarbakır Escort tek başına bir anne olmak kolay değildi, ama Lucie artık yalnız olmadığını biliyordu. O ve Ela, bu şehrin bir parçası olmuştu.
Ali, haritadaki ilk işaretli yer olan Keçi Burcu’na gitmeye karar verdi. Gündüz vakti dikkat çekmek istemediğinden geceyi bekledi. Ay ışığında surların üzerine tırmanarak Keçi Burcu’na ulaştığında, buranın eski zamanlardan beri gözlem noktası olarak kullanıldığını hatırladı. Burada bir ipucu bulacağını düşünüyordu. Etrafa baktığında, haritada işaretlenen bir taş dikkatini çekti. Taşın üzerinde Osmanlıca yazılar vardı. Ali düşündü. Göz… Gölge… Bu bir şifre mi? Sonra aklına geldi: Dört Ayaklı Minare! Sabaha karşı Diyarbakır Ofis Escort Dört Ayaklı Minare’ye vardığında sokaklar sakindi. Minarenin altında bir şey arıyordu. Sonra bir taşın üstüne kazınmış aynı göz sembolünü fark etti. Hafifçe bastırdığında taş hafifçe içeri göçtü ve küçük bir bölme açıldı. İçinden eski bir kutu çıktı. Kutunun üstünde Osmanlı tuğrası vardı. "Bu toprakları koruyanlara selam olsun. Sırlarımız mezarlarla gömülü olsa da, hakikati arayan her zaman bulacaktır. Altında ise eski bir mühür vardı. Ali, dedesinin bahsettiği sırrın ne olduğunu anlamıştı. Bu mühür, Diyarbakır’ın eski teşkilatına aitti. Ama en önemlisi, bu geçmişin sadece tarih kitaplarında kalmaması gerektiğiydi. Eline mühürü aldı, gökyüzüne baktı.
Lucie Wilde, diyarbakır eskort hayatta hep kendi yolunu çizen bir kadındı. Avrupa’nın kalabalık şehirlerinden birinde doğmuş, ama hiçbir zaman tek bir yerde uzun süre kalamamıştı. Gazeteci olarak çalıştığı yıllarda birçok ülke gezmiş, farklı kültürler tanımıştı. Ancak hayat ona beklenmedik bir hediye vermişti: Kızı Ela. Ela doğduktan sonra Lucie’nin hayatı tamamen değişmişti. Artık dünyayı tek başına keşfetmek yerine, küçük kızının güvenli ve mutlu bir geleceği olmasını sağlamaya çalışıyordu. Ve kader, onları Diyarbakır Ofis Escort getirmişti. Lucie, Diyarbakır Escort Bayanlar ilk geldiğinde buranın sıcak ve samimi insanları karşısında şaşkına dönmüştü. Kültürel dokusu, taş sokakları, surları ve tarih kokan çarşıları onu büyülemişti. Küçük Ela da bu şehre hemen alışmıştı. Mahalledeki çocuklarla oynuyor, esnaf amcalarla şakalaşıyor, sanki burada doğmuş gibi rahat hissediyordu. Lucie, burada bir kafede çalışmaya başlamıştı. Hem Ela’ya vakit ayırabiliyor hem de geçimlerini sağlıyordu. Kahve yapmayı çok seviyordu ve Diyarbakır’ın meşhur menengiç kahvesini öğrendiğinde bunu sosyal medyada paylaşmaya başladı. Kısa sürede hem turistlerin hem de yerel halkın ilgisini çekti. Ama her şey kolay değildi. Lucie, tek başına bir kadın ve anne olarak burada ayakta kalmanın mücadelesini veriyordu. Bazen yalnız hissediyor, bazen ise ön yargılarla karşılaşıyordu. Fakat her defasında Diyarbakır Escort Bayan insanları ona destek olmuştu. Bir gün, Ela hastalanınca Lucie ne yapacağını bilememişti. Gece yarısıydı ve hastaneye gitmesi gerekiyordu. Komşusu Meryem teyze, hiç düşünmeden kapısını açtı. "Kızım, burada yalnız değilsin," dedi ve hemen onları hastaneye götürdü. O gece Lucie, ilk defa gerçekten bu şehre ait olduğunu hissetti. Zamanla Lucie, küçük kafesinde daha fazla müşteri ağırlamaya başladı. Diyarbakır’ın tarihi dokusunu anlatan bir blog yazmaya karar verdi ve kısa sürede büyük ilgi gördü. Şehrin saklı kalmış güzelliklerini keşfediyor, Ela ile birlikte fotoğraflar çekiyor ve bunları dünyayla paylaşıyordu. Diyarbakır Escort tek başına bir anne olmak kolay değildi, ama Lucie artık yalnız olmadığını biliyordu. O ve Ela, bu şehrin bir parçası olmuştu.
Ali, haritadaki ilk işaretli yer olan Keçi Burcu’na gitmeye karar verdi. Gündüz vakti dikkat çekmek istemediğinden geceyi bekledi. Ay ışığında surların üzerine tırmanarak Keçi Burcu’na ulaştığında, buranın eski zamanlardan beri gözlem noktası olarak kullanıldığını hatırladı. Burada bir ipucu bulacağını düşünüyordu. Etrafa baktığında, haritada işaretlenen bir taş dikkatini çekti. Taşın üzerinde Osmanlıca yazılar vardı. Ali düşündü. Göz… Gölge… Bu bir şifre mi? Sonra aklına geldi: Dört Ayaklı Minare! Sabaha karşı Diyarbakır Ofis Escort Dört Ayaklı Minare’ye vardığında sokaklar sakindi. Minarenin altında bir şey arıyordu. Sonra bir taşın üstüne kazınmış aynı göz sembolünü fark etti. Hafifçe bastırdığında taş hafifçe içeri göçtü ve küçük bir bölme açıldı. İçinden eski bir kutu çıktı. Kutunun üstünde Osmanlı tuğrası vardı. "Bu toprakları koruyanlara selam olsun. Sırlarımız mezarlarla gömülü olsa da, hakikati arayan her zaman bulacaktır. Altında ise eski bir mühür vardı. Ali, dedesinin bahsettiği sırrın ne olduğunu anlamıştı. Bu mühür, Diyarbakır’ın eski teşkilatına aitti. Ama en önemlisi, bu geçmişin sadece tarih kitaplarında kalmaması gerektiğiydi. Eline mühürü aldı, gökyüzüne baktı.